Ölü olduğumu başka
biri söylediğinde vücudum sallanmaya başladı. Aslında çoktan
ölüydüm. Terleyen bir ölü. Bugün hoca cesedimi beğenmese de
önümdeki arkadaşım durumu komik bulduğunu söyledi. Oysa kendisi
eşeğe ters binmenin komik karşılandığı çağlarda yaşıyordu.
Hala kürkün sükse olduğu, kazanların doğurduğu, kazanlara
atılanların çığlıkları arasında hala bir şeylere gülebilen
ilkel insanlardandı. Oysa bilmiyordu dünyanın en rezil işini
yapsam da ciddi anlamla en rezil yaptığım için durumu
kurtardığımı.
Bir şey oldu. Bir
döngüye girdim ve artık dünya bana posa, bir kabuk gibi geliyor.
İnsanlar koşuşturuyor. Tartışıyor. Eğleniyor. Konuşuyor. Ben
ne yapacağımı bilemiyorum. Benim alanımda zaman olabildiğince
yavaş ve can yakıcıyken benim dışımda zaman çok çabuk geçiyor
gibi görünüyor. Konuşulan bir çok şeye anlam veremiyorum her
konuya yabancıyım. Basite indirgemek için çok uğraştım.
Uğraşmak geri dönmek anlamına gelir artık ben kabuklaşmış
dünyaya geri dönmek istemiyorum ama böyleyken ne yapacağımı
bilmiyorum. Bu şehirde en özlediğim şey, ormanlar bir de
tatildeyken balkonda okuduğum kitaplar olurdu herhalde.
Burada ruhu olan birini
tanıdım. Dünyanın belki en eğlenceli insanıydı ama belki en
deli belki en kalleş. Öyle bir ruhu vardı ki söylediği
yalanları, yaptığı hainlikleri sevecek kadar baş döndüren
biriydi. Fakat bir senenin sonunda ikimizden biri ölecekti. O
gitmeye karar verdi. 5. kattan atladı. Dayanıklı mıyım
bilmiyorum ama ona hep yaşamamız gerektiğini söyledim. Gereken
oldu yaşadı.
Kedimiz de kayboldu
gitti. İnsanlar onu aptal olarak gördü. Benimse içimde hep anlık
gelip geçici konuşmalarına karşı duyduğum özlem. Ne kadar
yalan olsa da, bir saat sonra tersini söylese de. Oldu bitti.
Yaşamanı istedim dedim. Gitti.
Hep hasta olmaktan
korktum. Depresyon gibi aptalca bir hastalıkla boğuştuğumu
düşündüm. Oysa burada kapana kısılmış çırpınıyorduk. Daha
doğmadan yedi saat boyunca doğmamak için ölü taklidi yapıp suni
sancıyla dünyaya zoraki getirilen ben, bunu yıllar sonra anca
kabul edebildim. Şimdi bununla yaşamak çok zor. Bununla her şeyi
yeniden öğreniyorum. Yeniden adım atmasını öğrenenler gibi
canlı taklidi yapmaktan başka çaremin olmadığını biliyorum.
Zaten bu dünya kötü bir taklit değil mi? Kötülük ya da iyilik,
sevap ya da günah bunlar beni pek fazla ilgilendirmiyor. Ama düzene
uyum sağlamak için birimiz iyi birimiz kötü olmak zorunda.
Mesela kendimi o kadar
suçladım ki, üstüne gelip biri suçlayamadı. Kendi canımı o
kadar çok yaktım ki benden başka kimse yakamadı. Zaten bu
olamazdı. O sesi çok iyi duyuyorum. Duyuyorum. Maalesef görüyorum
da. Şimdi gel de bunları Bans'de Fly'da iğrenç tekno muzik
eşliğinde, birbirini kesen aman neyse.
Bu geceden sonra. Yarın
her şey yeniden başlıyor. Ölüyü artık kimse öldüremez. Ben
bile. Çünkü yaşanan hayatlar çoktan yaşandı. Atılan adımlar
çoktan atıldı. Neredeyim bilmiyorum ama sanırım kendimi de
sorgulamayı bırakmam lazım. Sorgulanacak benlğim de kalmadı. Ben
sadece hayatta kalıp yaşıyorum. O kadar.