Yönetmenliğini Stanley Kubrick’in yaptığı, Anthony
Burgess’in aynı adlı kitabından uyarlanan, 1971 yılında gösterime giren Amerikan filmidir. Ahlaki değerlerin
birbirine karıştığı, iyi ve kötü kavramlarının evrensel anlamlarını kaybedip
bireysel çıkarların aleti olduğu bir toplumda, gençlerden oluşan 4 kişilik
çetenin düştüğü durum ve o çete içinde liderlik konumunda olan Alex
tutuklandıktan sonra topluma kazandırılma macerasını anlatır. Yani çarpıklık
içinde çarpıklıktır. Böyle bir kaos içinde yargı da nasıl sağlıklı olabilir ki?
Britanya’da endüstri sonrası gelişimler filmde bir tane aklı başında adam
bırakmamıştır.İşin ilginç yanı ise gündelik hayata çok benzemektedir. Çoğu
insan bir çetenin mensubu değil, devamlı tutuklanmıyor da fakat Alex’in
hapishanede topluma kazandırılma amacıyla yaşadıkları, günümüz insanına
uygulanan yönlendirici, beyin yıkayıcı etmenler ne kadar da benzemektedir. Çoğu
insanın duydukları gördükleri karşısında süt dökmüş kedi gibi olmaktan başka
çareleri kalmıyor. Ne savaşa girmesine gerek kalıyor ne de bir kötülüğün, suçun
üstüne gitmesine. Daha başlamadan yorgun düşüyor insanlar. Bazıları televizyona
suç atar, ‘’ Ne biçim diziler! ‘’ ‘’ Ne saçma programlar!’’ Biliriniz ki bu arz
talep meselesidir. İnsanlar bunları izlemeye mecbur bırakılıyor. Haberleri
izlemekten hoşlanmazlar, gazete okumayı sevmezler çünkü hepsi tehdit ediyor. Zaten para kazanma kaygısı
olan insanlar bu tip olayları duymaktan hatta çarpıtılmış, karartılmış, üzerinde
oynanmış, yalan yanlış… Nefret ediyorlar. Bir suçlunun yaratılması asıl suçken,
cellatlar fellik fellik suçlu ararlar suçunu kabul ettirirler çünkü o suçlu da
doğuştan suçlu olacağını kabul etmiş. Rahattır Alex. Özgür olduktan sonra yeni
suçlarını işlemesi için toplum onu işlemeye devam edecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder