Perşembe, Ocak 08, 2015

Masamdakiler Kafamdakiler

Dosyamı tamamlamak için oturduğumda masanın üzerindekileri inceleyeyim derken yıllar geçerdi. Onların gölgelerini takip etmek için ömürler tükenirdi. Fakat zaman kazanmak için üstün körü ellerimle iteleyip kendime yer açmam gerekiyordu. '' Zamanı mı detaya uyarlayacağım yoksa detayı mı zamana uyduracağım? '' sorusu bana kalmıştı.

Saçımdan tutamla oynayıp bir tel kopardım. Sıkıntılarımdan biri eksilmişti. Bütün sorular ve sorunlar başımın üzerine özenlice toplanmış, yüzümü süslüyordu. Beni iyi gösteriyordu. Onları parlatmak için özel bakımlar yapıyorum daha iyi gözükmek için. Saçlarımdan kurtulma ümidim olmadığından onlarla anlaşma yoluna gidiyorum. Parlayan solucan bile olsa değerli gözükürdü. Belki kendi isteğiyle giderler kafamdan. Belki renk değiştirirler, kendilerinin eskiden sorun olduklarını unutturmak için beyaza bürünürler. Sorun olsalar da sonuçta başımın üzerinde yerleri var.

Tırnaklarımı uzatmaya başladım bunca yıl tırmanmakla meşgul oldukları için hep kısaydılar. Artık tırnaklarımla tırmanmayı bıraktım. Bacaklarımın nereye götüreceğini bilemesem de. Camdaki dalgalanan görüntüme baktığımda yüzümün içinde başka bir yüz var. Elimin altında başka bir el. Hangisi ruh hangisi beden bilmiyorum ama birbirinden ayrıldıkları artık görülüyor.

Toprağa basmak istiyorum. Suyu bile sevmiyorum artık. Bu ilizyonlardan, sahte cennetlerden kurtulmak için. İnsanı kendi aklı bile aldatıyor. Özümüze yapmadığımız işkence kalmadı. Böyleyken güdülerimiz dövüldü. İnsanı yürüyen cesetten ayıran; tepki vermesi, gülmesi ve parlamasıydı.

Umut, umut yok ama bir şeyler beslenebilir. Bebek olur. Hayvan olur. Bitki olur ama umut beslemek için çok büyük bu dünya için. Hala umut besleyebilen yüzü olmayan bir iki yüzlü olarak buna ulaşmak için çok zaman harcadım. Şimdi harcamaya hiç vaktim kalmadı. Sadece elimin tersiyle bir şeyleri itip şu dosyamı tamamlamam lazım.



Hiç yorum yok: