Yine kabala öğretisi dizisiyle karşı
karşıyayız: The Lost Room. Dizi
bir oda ve bu odadaki olağandışı güçlere sahip günlük objeler
etrafında geçmektedir. Baş kahraman Joe Miller, odada kaybolan
kızı Anna'yı kurtarmak için bu objeleri araştırmaktadır.
1960'larda Route 66'da tipik bir motel iken bir yıl sonra "olay"
adı verilen durum sonucu gerçek zaman ve uzayın dışında bir
kayıp oda belirmiştir.
Sci-Fi
Channel'ın oldukça ses getiren 2006 yapımı bu 3 bölümlük mini
dizisi IMDb'de 8.2 puan almıştır ve Lost Room bugüne kadar Sci-Fi
Channel'ın hazırladığı en iyi dizilerden biri olarak
gösterilmektedir.
İz
sürücüler sembollere ve artık tılsımlaşmış sembollere dikkat
eder. Tılsımsa bir nevi kodlamadır. Kodlama da bilgilerin
sıkıştırılmış ve kısa halidir. Haliyle gizem kazanıyor ki bu
kodlamalar yıllarca kullanılıyorsa, sıradan görünen sayılar ve
semboller beyin enerjisini hedef almışsa. Bunun açık örneği 11
Eylül saldırıları öncesinde yapılan operasyonlardır. Araştıran
bulacaktır. Artık bilinen gerçek ki çok tutulan herhangi bir
eser; kitap, sinema, müzik de dahil kabala gibi
öğretiye hizmet etmek ya da kapalı anlamda siyasi propaganda
yapma amacı taşır. Çoğunluğu böyledir.
The
Lost Room'a gelecek olursak: Dizide Hayat Ağacı ( Allah'ın
gizemlerini ve insanın çakra haritasını taşıyan ) sayıların
ve gezegenlerin olduğu haritadaki sayıları görecektir. Olmayan
sayıyı da. Örneğin Allah'a ulaşma anlamı taşıyan on rakamını
da.
Her
şeyin başlangıcı denilen yerde bir motel vardır ve odalar bir
numaradan dokuz numaraya kadar sıralanmıştır. Onuncu oda
çalınmıştır. Motelin adı ( Sunshine ) Güneş logosu taşıyor.
Güneş'in kabalacılarda Baal Marduk'un Güneş hali. Ne anlama
geldiğini araştıranlar bulacaktır.
İşte
bu odalarda bazı maddeler insanlara doğa üstü yetenek veriyor.
Örneğin: Tarak, zamanı durdurma. Anahtar: Boyut değiştirme.
Bilet: Mekan değiştirme, herşeyin başladığı yere dönme. Ve
tabiki de göz. Ve bu maddeler sanki beynin sahip olması gerektiği
ve sahip olabileceği özellikleri konu ediniyor ve bazı maddeler
özellikle baş bölgesi kullanılarak çalışıyor. Ve dizinin
sonunda kişi kendini asıl madde yerine koyarak istediğini almak
için kendini feda ediyor. Bir nevi de ruhunu satıyor.
Hakan
Yılmaz Çebi de Medyada '' Cinlenmek Güzeldir '' propagandası
yapıldığını ileri sürmüştü. Bizim medyamıza baktığımızda
olayın tersi gibi durumlar var. Mesela son zamanlarda çekilen büyü,
cinler, büyücülük gibi filmler insanı büyü yaptırmamaya ve
ondan alıkoyma amacı güdüyor. Yaşanan rezaletleri ve cehaletleri
de göz önüne seriyor. Yalnız atladıkları bir nokta var. Ezan
sesini korku unsuru olarak kullanan yönetmeler acaba ne yaptığının
farkında mı?
Bana
'' Hadi Oradan komplocu '' diyen ununu elemiş duvara asmış. Hayat
ağacının şifresini çözmüş beni beğenmiyor olmalı. Daha
kendi beynimizi çözemedik. Doğru. Çözmüş olabileceğini
düşünenler de artık metafizik boyutla, bilinçaltıyla çalışıyor.
Rüya istihbaratları, askeri deneyler, metafizik istihbaratlar,
beyin algı yönlendirme, CIA alıcı – verici beyin dalgası işkenceleriyle delirenler ve bu işkencelerden '' La ilahe İllallah '' diyerek kurtulan kişi de var. Nasıl kurtulduğuysa insanın
aurası koruma kalkanıyla alakalı. Nazardan korunma da buna
örnektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder