Bu mendeburluğumu ve
sertliğimi tam yetişkin olmama mı bağlamalıyım yoksa.... ''
Yoksa'' sı dipsiz okyanus. Karayı unutup diplerde ömür
geçirebilirim ama ağlar, kancalar peşimi bırakıyor mu ki?
Gerzek, kabukları dökülen yeryüzünde az zamanla yetinip
yoğunlaşmak bile imkansızlaştı anlamsız sinyal sesleriyle,
bildirimlerle. İnsan kendisini özler hale geldi. Oysa bir şeyler
var. Çok enteresan şeyler. Belki yeryüzüne cenneti indirecek
şeyler. Belki de her şey çok basittir. Biz karmaşıklaştırıp
gözümüzde büyütüyoruzdur. Aslın kısa yolu bizdedir. Daha
kendimizi keşfetmeden, analiz etmeden başkalarına kıyafet
giydirmeye çalışıp kıyafetlerimizi değiştiriyoruzdur.
Yalnızlığa, çok yalnızlığa, bolca yalnızlığa ihtiyacımız
var. Ama insan çalışmak zorunda. İnkar edilemez fakat hiç
değilse günde birkaç saat yalnız kalmalı. Sessizlik. Sessiz
kalınca bir kavga başlıyor. Öyle şiddetli bir anlaşmazlık ki
bütün karşıtlar ordularını toplayıp kıyasıya savaş veriyor.
İşte kan akıyor. Dıştan gözyaşı gibi gözükse de. Evet, kolay
değil. Ama alışılıyor. Dışarıdan çok içerisi karmaşık. Bu
savaşın kazananı hemen belli olmuyor. Birkaç defa içteki
milletler birbirinin üstünden geçmesi gerekiyor. Kaybeden siyahtan
griye sonra beyaza dönüşüp yok oluyor. Kazananlarla başbaşa
kalıp '' Sizinle şimdi ne yapacağız? '' sorusu yeni bir savaş
başlangıcına neden oluyor. İşte bu kazananlar işgalci bilgilere
ve ilizyonlara kazmalarla küreklerle saldırıyor. Yeni savunma ve
parçalama teknikleri geliştiriyorlar. Sonra bunların canı
sıkılıyor. Ordu savaş istiyor. Tahttan indirmekle tehdit ediyor.
Küreklerini zihimin zeminine vurup midemi titretip göğsümün
ortasına sıkıntı veriyor. '' Ama çalışmam lazım. '' desem de.
'' Ya sıkıntı yok hallederiz. '' diyorlar. '' Hay ben sizin... ''
diyorum. İşte yolculuk bundan sonra başlıyor. İlginç sonuçlara
varıyoruz. Eğleniyoruz.
Hal böyleyken bir
telefon geliyor. Yanımdaki '' İnstagramdaki fotoğrafı kaldırmam
gerektiğini söylüyor. Ucuz kadınlar öyle yaparmış. '' diyor.
Bunu söyleyenin, telefon edenin, sokakların, dünyanın elini
kolunu bağlayıp hücreye tıkayasım geliyor. Ağlamalarını
dinlerken parmaklarımda kalem çevirmek istiyorum. '' Ucuz kadın...
'' ucuzum tabi. Çok pahalı bir şey değilim bazıları gibi. Kim bana
değer biçip fiyatımı belirlemiş bilmiyorum ama ucuz olduğumu
benden başka kimse bilemez. Yalnızlık her şeye panzehirdir. Çıkış
yoludur. İnsan kendisiyle uğraşmaktan başkasına kulp takmaya
vakit bulamaz hale gelir. Ucuz kadınlarla pahalıların Allah'ın
ışığı altında eşit olduğunu anlayana kadar dünya
yalnızlıktan gebermelidir. Beyin melodi uyduracak kadar kulakları
sessizlikten çınlamalı, gözleri kendi rengini görecek kadar düz
bir zemine bakmalıdır. O zaman göğüs ve bacak bizim için bir
şey ifade etmeyecektir. Bütün bu inşa ve birikim yok olmak
içindir. İnsanın herşeyinden kurtulması içindir. İnsanlardan,
eşyalardan, sesinden, kendinden, bedeninden. Aracı amaç olarak
görenlerle asla savaşılmamalıdır. Çekip gidilmelidir. Yalnız
kalması için.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder