Cumartesi, Kasım 15, 2014

Yarından Sonra

Ölü olduğumu başka biri söylediğinde vücudum sallanmaya başladı. Aslında çoktan ölüydüm. Terleyen bir ölü. Bugün hoca cesedimi beğenmese de önümdeki arkadaşım durumu komik bulduğunu söyledi. Oysa kendisi eşeğe ters binmenin komik karşılandığı çağlarda yaşıyordu. Hala kürkün sükse olduğu, kazanların doğurduğu, kazanlara atılanların çığlıkları arasında hala bir şeylere gülebilen ilkel insanlardandı. Oysa bilmiyordu dünyanın en rezil işini yapsam da ciddi anlamla en rezil yaptığım için durumu kurtardığımı.

Bir şey oldu. Bir döngüye girdim ve artık dünya bana posa, bir kabuk gibi geliyor. İnsanlar koşuşturuyor. Tartışıyor. Eğleniyor. Konuşuyor. Ben ne yapacağımı bilemiyorum. Benim alanımda zaman olabildiğince yavaş ve can yakıcıyken benim dışımda zaman çok çabuk geçiyor gibi görünüyor. Konuşulan bir çok şeye anlam veremiyorum her konuya yabancıyım. Basite indirgemek için çok uğraştım. Uğraşmak geri dönmek anlamına gelir artık ben kabuklaşmış dünyaya geri dönmek istemiyorum ama böyleyken ne yapacağımı bilmiyorum. Bu şehirde en özlediğim şey, ormanlar bir de tatildeyken balkonda okuduğum kitaplar olurdu herhalde.

Burada ruhu olan birini tanıdım. Dünyanın belki en eğlenceli insanıydı ama belki en deli belki en kalleş. Öyle bir ruhu vardı ki söylediği yalanları, yaptığı hainlikleri sevecek kadar baş döndüren biriydi. Fakat bir senenin sonunda ikimizden biri ölecekti. O gitmeye karar verdi. 5. kattan atladı. Dayanıklı mıyım bilmiyorum ama ona hep yaşamamız gerektiğini söyledim. Gereken oldu yaşadı.
Kedimiz de kayboldu gitti. İnsanlar onu aptal olarak gördü. Benimse içimde hep anlık gelip geçici konuşmalarına karşı duyduğum özlem. Ne kadar yalan olsa da, bir saat sonra tersini söylese de. Oldu bitti. Yaşamanı istedim dedim. Gitti.

Hep hasta olmaktan korktum. Depresyon gibi aptalca bir hastalıkla boğuştuğumu düşündüm. Oysa burada kapana kısılmış çırpınıyorduk. Daha doğmadan yedi saat boyunca doğmamak için ölü taklidi yapıp suni sancıyla dünyaya zoraki getirilen ben, bunu yıllar sonra anca kabul edebildim. Şimdi bununla yaşamak çok zor. Bununla her şeyi yeniden öğreniyorum. Yeniden adım atmasını öğrenenler gibi canlı taklidi yapmaktan başka çaremin olmadığını biliyorum. Zaten bu dünya kötü bir taklit değil mi? Kötülük ya da iyilik, sevap ya da günah bunlar beni pek fazla ilgilendirmiyor. Ama düzene uyum sağlamak için birimiz iyi birimiz kötü olmak zorunda.

Mesela kendimi o kadar suçladım ki, üstüne gelip biri suçlayamadı. Kendi canımı o kadar çok yaktım ki benden başka kimse yakamadı. Zaten bu olamazdı. O sesi çok iyi duyuyorum. Duyuyorum. Maalesef görüyorum da. Şimdi gel de bunları Bans'de Fly'da iğrenç tekno muzik eşliğinde, birbirini kesen aman neyse.

Bu geceden sonra. Yarın her şey yeniden başlıyor. Ölüyü artık kimse öldüremez. Ben bile. Çünkü yaşanan hayatlar çoktan yaşandı. Atılan adımlar çoktan atıldı. Neredeyim bilmiyorum ama sanırım kendimi de sorgulamayı bırakmam lazım. Sorgulanacak benlğim de kalmadı. Ben sadece hayatta kalıp yaşıyorum. O kadar.