Salı, Şubat 03, 2015

Hakan Günday: Ziyan

Onlarca kez ölüp onlarca kez dirilen, ölümle yaşamın kıyısında yaşayan insan akli bağımsızlığını ancak kazanabilir. Saf ateşten olan acı, insanı arındırmıştır. Cennet ve cehennemin renklerini görebilen araf insanının korkacak neyi kalabilmiştir artık? Kontrolden çıkmamak olsa gerek sadece.

Eleştirmek kelimesi gürültü içinde mırıldanma gibi kalır. Objektif olmak, yüze bir kova dolusu jilet boşaltılırken gözü açık tutmaktır. İşte bu araf insanlarının yaptığı da ''Artık küfür etmiyorum size, küfrün ta kendisiyim. ''

Ziyan; peygamber ocağının içine nasıl sıçıldığının, yüzyıllarca saltanatla idare edilmiş halkın modern tarzda bir padişaha ve saltanat arayışına nasıl ihtiyaç duyduğunun haykırmasıdır. Daha kendi kadınlarını yaşatmayı beceremeyen kürtlerin, günümüzde protestolarda öne sürülen ve hiçbir değeri olmayan kürt çocuklarının yaşamından da bahsediyor.

Çelişkiler, çelişkilere küfürler... Düşünmeden yaşayan, vıcır vıcır fareler gibi insanlar. Yeryüzüne yer çekimiyle zincirlenmiş delirmenin eşiğinde araf insanları...

Acılar iyi '' maya '' taşıyan insanı terbiye eder bunun aksisi devletine kurşun sıkan hainlerdir. Çünkü bir devlet çöktüğü zaman herkes altında kalır. Altında kalındığı vakit devlet yöneticileri can pazarlığı yapar. Kendileri için.

Kitapta yapılan empatiler, tarihteki çoğu yaraların kabuğunu kaldırıp tekrar enfeksiyon kapmasını sağlayacak şekilde.

Benim empatimse şu: Geçmişte, örneğin Çanakkale savaşında, on dakika sonra ölecek askerlerden biri olsam geleceğe kaçıp benim üzerime basıp geçecek kişileri tarayıp öyle ölmek isterdim. Özellikle kendi ırkımdan olanları. Uğruna öldüğüm kişileri. Benim uğruna aç kaldığım, esir düştüğüm, işkence görerek öldüğüm nesiller, suni ideolojinin peşine düşmeyecek kadar akıllı olmalıdır. Benim gibi onlarca kez ölüp onlarca kez dirilmelidirler. Bağımsızlık savaşını köle ve sürüler için vermiş olduğumuzu anlayınca Allah'ın yakasına yapışıp ne olur onları yok et diye deliye dönerdim. Çünkü bu yük başka birşeye benzemez. Geçmiş ve geleceğin, yeryüzünün ve gökyüzünün yükü.


Çünkü daha bunun altında ezilmemiş, kopyalayıp ezberlediği fikirlere saplanmış, her gün tecavüzlere ve işgallere şahit olan, fakirlikle ve aptallıkla dalga geçen, büzülmüş dantel gibi yanılmış bir entel arafta kalanların ateşine ihtiyacı vardır. Ve bu kimsenin özgürlükten bahsetmesi için belki bin yıla. Çünkü daha halkı ikinci bir Atatürk aramakta. Bir kurtarıcı. Bir nevi takım elbiseli padişah. Önce musibetler ve katliamlar, sonra bir ara düşünülür azad edilip edilmeyeceklerine.  

Hiç yorum yok: